Perşembe, Kasım 23, 2006

Belirsizliklerimi, acılarımı, kaygılarımı sıraya koydum, şu an hepsinden bolca var hayatımda. Ne gereksiz yere üzülüyoruz günlük hayatımızda. Her zaman hayatımızda bir yerlerde bir acıya ihtiyacımız oluyor sanırım, yoksa da yaratıyoruz, herkesin yaşadığı acı en büyük acı gibi geliyor
Ölümden daha ciddi bir şey yok.
Oysa biz, işe geç kaldığımız için kaygılanıyoruz, yaşadığımız veya yaşayamadığımız ilişkiler için acı çekiyoruz, bir yerimizi incitsek, bir yerimiz ağrısa bunu büyütüyoruz, başımıza bir felaket gelmiş gibi insanlara anlatıp duruyoruz, şöyle acıyor, böyle fenayım.. Öyle boş geliyor ki şu an bunlar..
Çok sevdiğin bir insanı kaybetmek korkusu, elinden bir şey gelmemesinin acısı, bir gün içerisinde yüzlerce kez umutlanmak arkasından tüm umudunu kaybetmek, bunu defalarca yaşamak, inmek, çıkmak çok ağır.

Pazar, Ekim 15, 2006

sosyalleşme üzerine bir şeyleri netleştirmek istiyorum ama biraz daha düşünmem, toparlamam gerek

Perşembe, Ekim 12, 2006

Garip, kesik sahneler beliriyor kafamda, olmadık zamanda, olmadık yerde. Hepsi yaşadığım şeyler ama bir kısmı nedense aklıma gelirken şekil değiştiriyor biraz, filmleşiyor. Bir kısmı olduğu gibi kalıp filmleşiyor zaten. Ormanda kaybolmuşuz, hemen ardından da küçükken, küçük bir köpekten kaçarken ormanda kayboluşum..Uyurken Cinerama dinlemişiz, okulda çimenlerde oturmuşuz. Durup duruken sahneler beliriyor kafamda, düşündüğümden değil ama..Dışarıdan izliyormuşum gibi her şeyi, kendimi de dışarıdan izliyorum. Yukarıdan bakıyorum olaylara gibi.Bir de bazı sesler, konuşmalar kafamda yankılanıyor, yine hepsi hayatımda önemli yeri olan konuşmalar deği ama nedense tüm tonlamalarıyla, yerin tüm ayrıntılarıyla geliyor aklıma. Çok fazla mı kendi içime döndüm acaba, ondan mı? Hafızam garip çalışmalar mı yapıyor, o da olabilir..

Perşembe, Ekim 05, 2006

İçimde güzel bir şeyleri yoketme isteği var

Perşembe, Eylül 28, 2006

Yağmuru sevmiyorum, nefret ediyorum hatta, ancak yağmur yağarken evde oturup, kahve içerek bir film izliyor olursam nefret etmem veya yazın hava sıcakken hemen yağıp biterse ıslanmayı bile isteyebilirim. İstanbul'da sıradan bir iş gününde, okul gününde ayakkabılarımın, giysilerimin ıslanması, saçımın kabarması ve dalgalanması, şemsiyemin ters dönmesi, trafiğin felç olması, insanların montlarının ıslanınca kokması (hele deri montlar), her zamankinden daha kalabalık sokaklar, caddeler (yağmur yağarken nasıl daha kalabalık oluyor anlamıyorum, sanırım insanlar yağmur yağmaya başlayınca kendilerini dışarı atıyorlar), yağmurdan nefret etmemde etkendir herhalde. Anlamadığım bir konu da şu; neden ben tam dışarıya adımımı attığım zaman şakır şakır yağmaya başladığı..
Yağmuru bu kadar sevmeyen bir insanın son haftalarda kendini nasıl hissettiği tahmin edilebilir sanırım, aylarca yıllarca hiç durmayacak gibi geliyor, ben bu ruh halinden hiç çıkamayacağım, yürürken suratım hep domuz gibi olacak, bastığım kaldırım taşlarının diğer köşelerinden çamur fışkırdığında küfür edeceğim, saçak altlarında kuyruk halinde yürüyen insanlara sinir olacağım, işe hep geç kalacağım, cadı gibi saçlarla dolaşacağım, hep evde olmak isteyeceğim..
Ben kış uykusuna yatmak istiyorum, yaz geldiği zaman beni uyandırın..

Pazar, Eylül 24, 2006

Apartmanın tesisat boruları patlamış, odamın tavanından sular damlıyor, kitaplarım kulak memesi kıvamına gelmiş.

Cuma, Eylül 22, 2006

Trip'i özledim ben, ne zamandır gitmiyorum oraya?
Klavyemin f tuşu da basmıyor, kafasına kafasına 3 kere vurunca oluyor, sol ucu da kırık çıktı, biri ısırmış gibi, yok değişimle falan uğraşamayacağım, hem nasıl kanıtlayacağım benim yemediğimi?
Şunu farkettim, herkes aynı dönemi geçiriyor, herkes sivilceler çıkarıyor, asabi tavırlar sergiliyor, panik ataklar geçiriyor..Ergenlik döneminden bahsetmiyorum hayır, tez yetiştirmekten bahsediyorum. Bu ergenlik dönemi gibi bir şey, bir tek ben değilim, tez yazan herkes bunları yaşıyor. Bu bir miktar rahatlatıyor beni ama şu an son ihtiyacım olan şey bu, rahatlamamalıyım, 3 ay kaldı teslim etmeme, hala bir kaç kaynak dışında ortada bir şey yok, uzatmalara da gitmek istemiyorum, daha ne kadar uzatacağım, yeter vereyim de kurtulayım. Sonraki hayallerim şu şekilde; işten çıktıktan sonra tv karşısında yayma özgürlüğüm olacak, geceleri tezsiz, saatsiz rüyalar görebileceğim, araştırma yapmadan geçirdiğim tüm saatler için çektiğim vicdan azabı kaybolacak böylece ben de tezimi teslim ettikten sonra sunumu yapıp onayı aldığım gün bunu kutlamaya gelen herkese bir bira ısmarlayabileceğim. Evet hayalim herkese bir bira ısmarlamak.

Çarşamba, Eylül 20, 2006

ff
Çok koşuşturup çok şey yapıp ortada bir şey göremiyorum sanki. Bir rahatlama söz konusu evet, bugün ne çok şey yaptım deyip yorgun da olduğum için rahat uyuyabiliyorum. Bir panik durumu da söz konusu. Pause devre dışı artık. Play bile değil, hızla ileriye sarıyorum. Akşam geçen günüme bakınca hızlı çekimde gibi görülüyor olaylar. Pek çok yenilikler, pek çok planlar..O kadar uzun süre neden durdum onu da bilmiyorum. Peki ben duruken bütün bu yapılması gereken şeyler ne yapıyordu? Araya mı sıkıştırılıyordu? Öylece onlar da mı duruyordu? Yavaş yavaş olacak bir şeyler. Hadi bakalım. Neyse önemli değil, herşey kontrolüm altında artık, panik yok..